Soğuk ve karlı bir gecede tipiden yolunu kaybeden bir işadami ve sekreteri arabalarını terketmek zorunda kalırlar ve uzun bir yürüyüşten sonra üşümüş ve ıslanmış durumdayken bir kulübe bulurlar. Kulübede bir yatak, bir uyku tulumu ve bir sürü battaniye bulunmaktadir. Geceyi geçirmeye hazırlanırlar ve işadamı bir centilmen olarak, yatağı sekreterine verir, "Ben yerde uyku tulumunda uyurum" der. Sekreter yatğına yatar, adam uyku tulumunun içine girerek fermuarı çeker. Bir süre sonra tam uyumak üzereyken, sekreterinin sesini duyar; "Efendim, ben çok üşüyorum." Adam fermuarı açar, uyku tulumundan çıkar, bir battaniye alıp kadının üzerine örter, tekrar uyku tulumuna girer, tam uyumak üzereyken yine sekreterinin sesini duyar; "Efendim, ben hala çok üşüyorum." Adam yine fermuarı indirir, tulumdan çıkar, bir battaniye daha alıp kadının üstüne örter, uyku tulumuna girerek fermuarı çeker. Tam uykuya dalacağı sırada yine duyar; "Ben yine çoooook üşüyorum". Adam yattığı yerden: "Bir fikrim var." der, "Burası ıssız bir yer. Neler olduğunu kimse göremez, istersen evliymişiz gibi davranabiliriz." Genç kadın kıkırdar; "Tamam, bana göre hava hoş." Adam yattığı yerden avazı çıktığı kadar bağırır; "ÖYLEYSE KALK VE KAHROLASI BATTANİYEYİ KENDİN AL!!!!!"
Öyle bi sekreterde ben istiyommmmm :)))))))))))))
Peki öyle bi patron olabilecek misin?:))))))))))
Neymiş erkekler eşlerine kaba davranırmış...:)))))
Burdan bu sonuç çıkıyor Emelcim, değil mi ama?:)))))
ADAM DOĞRU OLANI YAPMIŞ! HERKES AYAĞINI YORGANINA GÖRE UZATSIN DEĞİL Mİ? ...:)))
O senin dediğin başka bir konuda söyleniyor Erhan:))) Hani savurganlık, ekonomi filan konularında:)))) Burada durum başka:))))) (İşine gelmeyince nasıl da anlamaz görünüyorsun!!!)
Serçenin biri bir bahar günü dalgın dalgın uçuyormuş.Bir anda farketmiş ki, bir yolun bir metre üstünde uçuyor ve karşıdan da motorsikletli bir adam geliyor. Her ikisi de çarpışmayı engellemek için ellerinden geleni yapmışlar... ama nafile...Serçe "çotaaank" diye kaska çarpıp düşmüş.
Şimdi, motorcu sıkı bir hayvansever ya, doğal olarak hemen atlamış motordan, koşmuş serçenin yanına.Serçe baygın yatıyor.. Kıyamamış, bırakamamış yolda; almış getirmiş eve.Eskiden kalma bi de kafesi var evde... Baygın serçeyi kafesin içine güzelce yerleştirmiş.. Yanına da az biraz su, az biraz ekmek koymuş, vurmuş kafayı yatmış... Bizim serçe bi müddet sonra ayılmaya başlamıs...Daha tam seçemiyo ortalığı.. Hafif bulanıklık var yani...Bi bakmıs ki parmaklık, ekmek, su falan var bulunduğu yerde... Birden dank etmiş vaziyet:-Tüüüüüü!!.. motorcuyu öldürmüşüz ...!
Sevgili ,acemi olduğunu idda eden bilge;bu fıkrayı çok önce duymuştum ama ilk kez okur gibi heyeceanla okudum sabah sabah yüzüme tebessüm oturttun....Allah senin de yüzünden gülücüğü eksik etmesin....
Sağol Emelcim, ben de senin için ayni dilekte bulunuyorum. Gülebilmek için mutlu olmak gerekir... Umarım her günümüz kahkahalarla geçer:))
Bill clinton; Türkiye bizim her zaman dostumuz olan bir ülkedir. Hep 0nurlu ve bizimle eşit olmak istemiştir, bunu biliyoruz. Çıkarlarımız her şey demek değil. Dünya barışının sürekliliği için Türkiye'yi de diğer yoksul ülkeleri de dostça selamlıyoruz. Bu yolda tum birikimimizi kullanmak zorundayız. Türkiye bizim kö- tu ve iyi günde müttefikimizdi, bir nevi ai-lemizdir. Süleyman Demirel Koltuğumda biraz daha oturmak için kimseden istekte bulunmam. Demokrasi için ne gerekirse yaparım çünkü hırstan arınmak zorundayız. Çağdaş uygarlık yolunda coşmuş bir insanım. Bensiz bir Türkiye de pekala güzel yönetilebilir. Bunun aksinidüşünemiyorum. Kendim için bir şey istiyorsam namerdim. Tersi olsaydı derdim ki; istiyorum, evet sürem uzatılsın!!! Devlet Bahçeli Bizim amacımız bu yoksul halkın şikayetlerini dinlemek ve çözmektir. Asla şovenizm duygularını kabartmak davası gütmeyiz. Kardeş kavgasını körüklemek ve bu yolda kadrolaşmayı sağlamak- tan kaçınırız. Hedefimiz umut aşılamak-tır. Bize faşist diyerek saldıranların haksızlık ettiğini düşünüyoruz. 0nların siyasal hayatı bitecek!! Bülent Ecevit Benim solcu bir politikacı olduğuma kuşku duyulamaz. Yolumdan döndüğüme hala inananlar varsa, 0nların akıllarınahayret ederim. Her kesimden sabit fikirlilereşaşarım. Asıl olan her zaman ve her konuda halkın isteğidir. Sağcıların kıblesi ise hep Amerika Birleşik Devletleri'dir. Ben de halkım için varım ve tüm hizmetlerimle onların bir memuru olmaktan kıvançlıyım!!! Mesut YılmazBenim dürüst parti lideri imajım Her şeyden önemlidir. Ben başka liderler gibi halkı kandırmak amacıyla tasarlanmış oyunlara girmem. Bu benim için sakınılacakbir görünümdür. Ekonomiyle ve borsayla görevim gerektiği kadar ilgiliyim. Halkımlaiçli dışlıyım ve bu ilişkilerim sayesinde toplumda değerli bir yerim var. Sanılmasın ki yakın çevremi ihya ederim... NOT: Şimdi de bütün bu paragrafları kendi içinde birer satir atlayarak okuyun !!!
İŞTE BUDUR...Sağol acemibilge...
Sen de sağol sevgili anayasa:)
Harikaa teşekkürler
Yorumun için ben teşekkür ederim arkadaşım:)
Kadının günlüğü:
Bugün üç yıl bitti. 0nun karşısına gelinlikle çıktığım günkü kadar mutluyum.
Tanrım, 0nu ne kadar seviyorum. Mükemmel bir erkek!.. Cazibeli, yakışıklı, anlayışlı, sevecen, herşey var...
Bugün Cumartesi. Bıraktım arkadaşlarıyla eğlensin...
En sevdiği yemek olan pastırmalı kurufasulye ile pilav yapıyorum.
Pişti, demleniyor...
Banyo yaptım, en sevdiği kıyafeti giydim. Yemekten sonra, şöminenin karşısına bir şişe şarapla uzanacağız.
Eve geldi sonunda...
Beni öpüşü biraz soğuktu. Aklı başka yerde sanki.
Aman tanrım, yoksa?!.. Tüm cilvelerime rağmen bana saldırmadı.
Arkadaşlarıyla ne yaptığını sordum, ağzında birşeyler geveledi.
Yemekte biraz keyfi yerine gelir gibi oldu, ama hala dalgın, hala uzak, hala kabuğuna çekilmiş.
Herhalde ÖTEKİNİ düşünüyor. Benden genç mi acaba? İşyerindeki sarışın pazarlama temsilcisi olmasın?
Şöminenin karşısında şarabımızı yudumlarken, artık dayanamadım “Neyin var?” diye sordum.
Gülümsedi. Zoraki bir gülümseme... Acı dolu, uzaklık dolu...
“Yok birşeyim” diye geçiştirdi. O gürül gürül yanan aşkın bu kadar çabuk biteceğine inanamıyorum. Daha dün bana ebediyete kadar benimle olmak istediğini söylüyordu.
Bugün aramızda iletişim kopukluğu başladı bile. Belki de kilo alıyorum. Çok mu vır vır yapıyorum?
Elini tuttum.
Elimi okşadı, ama eller hissiz, parmak uçları soğuk...
Step yapmaya başlasam? Çocuk istesem?
Yalan, yalan, yalan... Kendimi kandırmaktan başka birşey değil bunlar.
Bitti... Bitti... Bitti... Tanrım, ölmek istiyorum!.. Kendimi son kez 0nun kollarına attım.
Ağlaya ağlaya uykuya dalmışım.
Erkeğin günlüğü:
Öf be, Fener yine yenildi!.. Ama kurufasülye güzeldi...
Çok hoş...
Valla benim de çok hoşuma gitti sevgili Marajade.:))
paradox bu :))) hoştu sevgili acemi bilge
Teşekkürler arkadaşım:)
yazıyı okumaya başlayınca içime böyle bir sıkıntı girdi.bende kadın kahramanımız gibi düşündüm hemen:) sonunda adam ayrılmak istediğini,başkasını sevdiğini söyleyecek kesin diyordum.O yüzden içim burkuldu bir an kadın için:) yazı kadın psikolojisini çok iyi anlatmış:) sevdiğimiz herhangi bir nedenle bize biraz uzak dursa hemen yorumumuz ilişkide bir sorun olduğu yönünde.neden böyleyiz kızlarrr:)
Ne yazık ki, erkeklerden daha duygusal, daha hassas, daha kırılgan olduğumuz için sevgili penelope..:)
Bu yazının verdiği ders: KadınLarın çoğunun kafasında boş kuruntuLar var ! :))
Haklısın!..:))
Afacan çocuğun doğum günüdür ve annesinden bi kırmızı bisiklet ister. Annesi 0na, bisikleti haketmediğini ve tanrıya suçlarını itiraf ettiği bir mektup yazmasını söyler. Çocuk odasına gider ve başlar yazmaya: - Tanrım beni hep yalan söylediğim için affedin. Söz veriyorum, bi daha olmıcak. Bugün benim doğumgünüm ve sizden kırmızı bi bisiklet istiyorum... Çocuk mektubu yırtar atar, çünkü günahları o kadarcık değildir. İkinci mektubu yazmaya karar verir. - Tanrım beni hep yalan söylediğim için ve annemi hiç dinlemediğim için affedin. Bi daha olmıcak, söz veriyorum. Bugün benim doğumgünüm, sizden kırmızı bi bisiklet istiyorum... Ve bu mektubu da yırtar, çünkü bunlar da işlediği bütün günahlar değildir. Başlar üçüncü mektuba. Yine olmaz ve afacan çocuk başka bi yol denemek için annesinden izin alır, kiliseye gider. Bunu gören annesi çok sevinir ve yaramaz oğlunun akıllandığını sanır. Küçük çocuk kilisede gider Meryem annenin heykelinin yanına ve sağa sola baktıktan sonra 0nu çantasina koyar, eve götürür. Evde odasına çıkar ve tanrıya son mektubunu yazar: - Bana kırmızı bisikleti al, annen elimde rehin, 0nu bir daha göremeyebilirsin!!
BU NASIL PAZAR NEŞESİ YAHU!!! BURCUMU SÖYLEMEYECEĞİM! ...:)))
Bak şimdi merak ettim!:)) Söylesen ne olur sanki? Her burç için kötü bişeyler yazılmış.. Benimki Terazi mesela.. Ben bişey diyor muyum?!:))))
Genç çocuk son model Porsche'si ile yolda ilerlerken kırmızı ışıkta durur. Tam o sırada arkadan gelen bir kamyon büyük gürültü ile arabaya çarpar. İkisi de inerler bakarlar ki arabanın arkası haşat. Kamyonun şoförü gencin ayaklarına kapanır: "Abicim sen beni affet!. Ben 30 yıl çalışsam bunu ödeyemem. Sen şu kardeşini affet!" der. Çocuk bakar ki adamın hakikaten hali vakti pek yerinde değil, adamı affeder ve arabasına binip yoluna devam eder. İki, üç ışık sonra tekrar durur. Derken yine büyük bir gürültüyle arabasına arkadan çarparlar. Çocuk arabadan iner bir de bakar ki yine aynı kamyon şoförü arabasına vurmuştur. Ancak bu sefer şoför kamyondan dışarı çıkmadan sadece kafasını pencereden uzatır ve: "Abi benim ben... Devam et!"
FIKRALARININ TÜMÜNÜ BİRAZ EVEL OKUDUM...BU KADAR GEÇ KEŞFETTİĞİM İÇİN BİRAZ DA ÜZÜLDÜM...NEYSE BENİM GİBİ BİR FIKRA DELİSİNİ ÇOK GÜLDÜRDÜN..KLAVYENE SAĞLIK...HERŞEY GÖNLÜNCE OLSUN..ACEMİLERİN BİLGESİ.
Siz sevgili dostlarımı biraz olsun neşelendirebiliyorsam ne mutlu bana!:) Ben de bir fıkra delisi olduğum için bildiklerimi günlüğümde sizlerle paylaşmak istedim. Bu arada gördüğün gibi bazı arkadaşlarımızın da katkısı oluyor.:) Bilmediğim bir fıkra göndermişlerse 0nların adıyla yazmayı görev biliyorum:) Katkısı olanlara ve okuyanlara sevgilerimle.. Senin de herşey gönlünce olsun sevgili emelatam!..:)
Delikanlı sevgilisini aksam eve bırakır.Evin önünde masum bir fısıltıdan sonra ateşlenir.Bir elini duvara dayayarak sorar:- "Beni bi öper misin?"..Kız:- "Deli misin evin önünde annemler görür" der..Erkek:"Ne olacak canım, bu saatte kim görecek, ne olur seni çok seviyorum...Kız:- "Ben de seni ama olmaz..."Erkek çok ateşli tabi, devamlı ısrar eder. Bir ara aniden merdivenlerin ışığı yanar ve kızın küçük kız kardeşi belirir.Küçük kız:- "Babam diyor ki öpecekse öpsün, gerekirse ben öpecekmişim, o da olmazsa kendisi gelecekmiş ama o eşşoğlueşşeğe söyle elini diyafon düğmesinden çeksin dedi''
:))) çok komik :) Birde acemi bilge derler:)
Aşkolsun dumankemal, sıfatıma uymayan bişey mi oldu ki?!..:))
bende başlığı görünce seni öpmek için daldım günlüğüne ama bu delikanlıyla işim olmaz hem sırada öpecek çok varmış 0nu :PPPP
Bu lafın beni öldürdü gülmekten be mos!..:)))))) Canım benim, ben de seni öpüyorum..:))
:))))) Çok iyi ya.. Teşekkürler arkadaşım :)
Yorumun için de ben teşekkür ederim arkadaşım..:)
ÖPMEM Mİ BE! ÖPERİM TABİ! ...ŞAHANE BİR FIKRA! TEŞEKKÜR EDERİM! KENDİN ACEMİSİN AMA FIKRALARIN BAKIYORUM DA PROFESYONEL DURUYOR! ...:)))
Sevgili Erhan, sen de benim gibi fıkralara meraklısın, biliyorum.. 0nun için de duymadığın bi fıkra olmasına ve beğenmene çok memnun oldum doğrusu..:) Eleştirilerin olursa, 0nları da bildir lütfen..:)
erhan bey ben itiraz ediyorum hile yapıyor acemi falan değil:)))
Yaa anlamadım, neden herkes benim acemi sıfatıma takmış durumda bugün???:)))) Bilmediğim bi şey mi var?:)))
SEN DE BETER KISKANIYORSUN KARDEŞİM! ...:)))
Nooluyor yaaa??:)))) Kim, kimi, neden kıskanıyor???:)))) Biri bana söylesin neler olduğunu!!:)))
Dört kişilik avcı gurubu, tecrübeli avcı Temel'in önderliğinde ormanda ilerlemektedirler. Karşılarına küçük bir delik çıkar. Temel : -Yatın yere, tavşan deliği ! Bütün avcılar yere yatarlar. Gercekten bir müddet sonra delikten tavşan çıkar. Avcılar hemen vururlar. Tekrar yürümeye başlarlar. Bir süre sonra büyükçe bir delik çıkar karşılarına. Temel : -Yatın yere, tilki deliği! Yatarlar. Biraz sonra tilki çıkar. 0nu da vururlar. Tekrar yola düşerler. Bu defa daha büyük bir delik çıkar. Temel : -Yatın yere, ayı ini! Yere yatarlar ve çıkan ayıyı vururlar. İyice keyiflenen avcılar yürümeye devam ederler. Kısa bir zaman sonra kocaman bir deliğin başında dururlar. Acemiler hep birden Temel'e bakar. Temel: -Uşaklar ne cıkacağını bilmiyorum. Ama yatın yere, ne çıkarsa bahtımıza!.. Ertesi gün gazetelerde manşet : -Dört avcı tren altında can verdi.
Teşekkürler acemilerin bilgesi.. Güzel fıkra:)
Beğendiğine sevindim arkadaşım:)) (Bu acemilerin bilgesi lafın da çok hoşuma gidiyor valla!:))))
:)) çok güldüm
Seni güldürebildiysem ne mutlu bana sevgili beter adaşım..:)))
Güzel fıkra teşekkürler arkadaşım:)
İlgine ben teşekkür ederim arkadaşım..:)
Kayseri'nin bir köyünde imece yöntemiyle yol yapılıyor. Bunun için de eşekten yararlanılıyor.Eşek hangi yolu izlerse, orası genişletilip araba yoluna dönüştürülüyor. Köye gelen Amerikalı barış gönüllüsü, ne olup bittiğini kavrayamadığı için sorar: -Ne yapıyorsunuz böyle? -Yol yapıyoruz. -Bu eşek ne için? -O, yolun mühendisi. Yola uygun geçişi o gösterir. Barış gönüllüsü katıla katıla güler : -Ya eşek bulamasaydınız? -İşte o zaman Amerika'dan mühendis getirirdik!
:)))
Gülmek güzeldir..:)) Teşekkürler!:)
süpeeeeeeeeerrrrrrrr.tam Amerikalıları anlatıyor.bugün beni güldürebilecek en güzel şeydi galibaa:))))))))))) çok çok teşekkür ederim
Rica ederim sevgili aressera:)) Sarmısaklı yoğurtlu kahvaltıdan sonra demek bu fıkra da iyi geldi ha?!:)))))
Çiftlik sahibi, kümesteki horozun artık yaşlandığını düşünüp genç bir horoz almaya karar vermiştir. Bir sabah yeni aldığı horozu götürüp kümese bırakır. Bir taraftan da yeni gelen horozun diğerlerine uyum sağlayıp sağlamayacağını gözlemlemeye çalışmaktadır. Kümesin eski horozu, pabucunun dama atılacağını anladığından kendince bir çare düşünmüştür.. Genç horozun yanına gidip muhabbete başlar:
- Hoşgeldin genç arkadaşım!.. Ama bu kümeste iki horoz fazla değil mi?
- Tabii ki fazla!.. Sahibimiz senin artık yaşlandığını ve iş göremeyeceğini anladığı için beni aldı zaten. Ben kümesin tek horozu olacağım bundan sonra..
- Tamam, sen genç ve benden daha güçlüsün.. Fakat bende iş bitmedi henüz. İstersen sana ne kadar iyi olduğumu ispat edeyim. Var mısın benimle yarış yapmaya? Kazanan kümesin tek horozu olsun!..
- Elbette varım!.. Yarışta seni geçeceğim kesin!..
- Hadi yarışa başlayalım o zaman.. Yalnız benim senden küçük bir ricam olacak: Sen benden çok daha hızlı koşacağın için, bana izin ver, birkaç metre önden başlayayım yarışa..
Genç horoz kendinden çok emin olarak bu teklifi kabul eder. Nasılsa yarışı kazanacağı kesindir. Yaşlı horoz aynen dediği gibi genç olanın birkaç metre önünden başlar yarışa. Yaşlı önde, genç arkada koşturmaya başlarlar. Az sonra bir silah sesi duyulur ve genç horoz yere düşer.. Çiftlik sahibi elinde tüfek karısına seslenir:
- Allahallaaaahhh!.. Bu aldığım 3. horoz da eşcinsel çıktı...
:))) bilgelik galip gelmiş. :)
VALLAHİ ÖYLE!..:)))
Kahramanlarımız Pamuk Prenses, Herkül ve Don Juan, bahçede oturmuşlar sohbet ediyorlarmış. Bir ara Pamuk Prenses yerinden kalkmış ve:
- Bana biraz izin verir misiniz? Gidip aynaya sorayım bakayım, hala dünyanın en güzel kızı ben miyim diye..
Demiş ve eve doğru yürümüş. Az sonra yüzünde mutlu bir ifade ve gülümsemeyle yanlarına dönmüş:
- Evet, hala daha dünyanın en güzel kızı benmişim..
Bunu duyan Herkül, hemen içeriye gidip sormak istemiş:
- Bir de ben sorayım bakayım, hala daha dünyanın en kuvvetli adamı ben miyim diye..
Biraz sonra o da yüzünde tebessümle dönüp, arkadaşlarına bilgi vermiş:
- Evet, hala daha dünyanın en kuvvetli erkeği benmişim..
Don Juan bunu duyar duymaz yerinden fırlamış ve eve doğru yürürken merakını dile getirmiş:
- Hala daha dünyanın en çapkın erkeği ben miyim acaba?
Birkaç dakika sonra evden asık bir yüzle çıkıp, arkadaşlarının yanına giderken kafasını kaşıyarak sormuş:
- Kim bu Mehmet Ali yaaa??
NE BENİ GEÇEN Mİ OLMUŞŞŞŞŞŞŞ. (ŞİMDİ SAHİ SANACAK MİLLLET)
Bilseydim, "Mehmet Ali" yerine senin ismini yazardım sevgili AITO:)))))))
Arkadaşı Temel’e yeni aldığı termosu anlatır:
- Ha bu nesne gerçekten önemli bi şey.. Yazın ayranı sabahtan akşama buz gibi muhafaza ediy. Kışın da çayı yine sabahtan akşama sıcak halde sakliy..
Termosu evirip çevirip inceler Temel. Ve arkadaşına sorar:
- Yalnız anlamaduğum bi şey var. Ha bu alet ne zaman yaz, ne zaman kış olduğunu nerden anliy?..
(Hollywood’un 46 kez işlediği, “Uçakta pilotlar ölür, ya da bayılır, yolculardan biri (mümkünse bir çocuk) telsiz talimatlarıyla uçağı sağ salim indirir” klişesinin otobüse uyarlanmış hali..)
- Alo aloo, abi ben Kamil Koç İstanbul-Ankara otobüsünden arıyorum. Kaptan molada içkiyi fazla kaçırdı herhalde, uyuyor şimdi.
- Evlat sakin ol, muavin orda mı?
- Hayır, otobüste değil!.. Tanrım, 0na ne olduğu konusunda hiç bir fikrim yok!..
- Tamam evlat, hiç korkma, sizi kurtaracağız. Şimdi şöförü yavaşça koltuktan yana çek!. Sen oturacaksın 0nun yerine..
- Ama 0nu yana çekersem düşer, kendinde değil!..
- Düşsün pez...nk!.. Oraya senin oturman lazım!..
- Tamam.. Oturdum.. Şimdi ne yapmalıyım?
- Direksiyonu tut, ne çok sıkı, ne çok gevşek..
- Tuttum.. Çok eğlenceli görünüyor.. Ehu..
- Evlat, ciddi ol!.. 40 yolcunun hayatı senin elinde. Şimdi önündeki panelde bir çok gösterge var değil mi? Tam ortadaki büyük olana bak. Ne yazıyor orada?
- Bismillahirrahmanirrahim.
- Hayır, göstergenin üstündeki yazıya değil göstergeye bak!. Hız göstergesine bak, kaçla gittiğinizi görebiliyor musun?
- Sıfır..
- Nasıl sıfır? Dikkatli bak!..
- Sıfır.. Gerçekten sıfır.. Ölecek miyiz?..
- Otobüs duruyor mı, gidiyor mu bunu söyle bana seni kuş beyinli!
- Duruyooor..
- Kalk lan ordan eşşoğlueşşek!.. Bize de panik yaptırdın.. Şöför uyanınca devam edersiniz..
off yaaaaa , çok güldüm. sağol acemibilge'cim:)
Sen de sağol sevgili "gelin adayımız"..:) (Eee, peki 1 Nisan'dan sonra ne diyeceğiz sana? "Taze gelin" mi??):)))